BENİ ASLA BIRAKMA / AYFER NİĞDELİOĞLU

Bir insanı klonlayabilseniz bile, ilk seçimi yaptıkları andan itibaren iki ayrı kişi olurlar. Kitabın son sayfasını kapattığımda, bir zamanlar tebessümle izlediğim “Dolly” haberlerini, 40 yıl öncesinin “ilkel” dünyasını, ivmesi giderek artan bilimsel, teknolojik ve sosyal değişimlerin nereye varacağını düşündüm.


Kazuo Ishiguro, Nagazsaki doğumlu. Altı yaşındayken ailesiyle İngiltere’ye yerleşmiş, edebiyat alanında yüksek öğrenim gördükten sonra ise yazmaktan başka hiçbir iş yapmamış. Time dergisine göre, son seksen yılın İngilizce yazılmış en iyi yüz kitabı arasına giren Beni Asla Bırakma, adı ile aşk macerası vaat ediyor; ama okuru yakın bir gelecekte cevaplarını bulacağı sorularla yüzleştiriyor.

Romanın konusu, İngiliz edebiyatının favori mekânlarından olan bir yatılı okulda geçiyor. Bizimle konuşan Kathy, eski bir öğrenci. Bugün 31 yaşında. Sayfa sayfa aralanan gizem çözüldüğünde, dış dünyayla hiçbir bağlantıları olmayan öğrencilerin normal insanlardan klonlandıklarını anlıyoruz. Çocuklardan her birinin dışarıda bir yerde “aslı”nın yaşadığını, varoluş nedenlerinin ise klonu oldukları insanların ihtiyacı durumunda organ bağışlamak olduğunu fark etmek okuru sarsıyor.

Klonlamanın teknolojisi hakkında bilgi edinmek isterseniz, Tübitak’ın Bilim ve Teknik dergisinin sitesinde çok güzel ve anlaşılır bir sayfa var:http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/klonlama/klonlama_uygulamalari.html

İnsanın canlıya ve doğaya ilişkin mantığının sarsılması, çok eski çağlarda, türün iyileştirilmesi adına, bitki türleri üzerinde kasıtlı değiştirmelerin uygulamasıyla başladı. Bugün bizi gen transferi noktasına getiren bu çalışmalar sonucunda; üç bacaklı tavuk, yeşil civciv gibi hilkat garibelerinin yanı sıra, istediğiniz maddeyi sentezleyebilen bir canlıya sahip olmak mümkündür. Söz konusu maddeyi yeniden ve yeniden üretmek yerine, elinizdeki canlının yeteri kadar genetik ikizini yaratarak bu küçük sürüyü doğal yollardan üretmeye başlarsanız, yatırımınız kendi kendine büyüyecektir. Uygulamanın ekonomik bir yönüdür bu.

Uyuştucu kaçakçılarının kâbusu olan bir köpeğin klonlanması ise işlevsel açıdan bir örnek. Genetik bir hizmet robotu üretilip tüm narkotik birimlerinde, gümrük kapılarında dünyanın hizmetine sunulsa güzel olmaz mı?

Öte yandan, genleriyle oynanmış süs balıkları, çiçekçilerde gördüğümüz, ama doğal sandığımız göz alıcı çiçekler, bitkiler, meyve-sebze reyonlarındaki melezler, bilginin hangi amaçlara hizmet edeceği sorusunu akla getiriyor. Einstein, Roosevelt’e yazdığı meşhur mektubunda, yepyeni bir enerji kaynağı olabilecek nükleer füzyondan bahsediyor, fakat bunun kötü niyetli eller tarafından bomba yapımında kullanılabileceği konusunda da uyarıda bulunuyordu. 

Çoktan beridir hayatımızda olan doğum öncesi testler, insanın “kusursuz”a olan özlemine hizmet etmekte aslında. Modern tıbbın olanaklarından yararlanabilenler için tüp bebek, sperm bankası, cinsiyet seçimi, rahimdeki bebeğin bir dizi genetik hastalık için test edilmesi sıradan uygulamalar oldu Görünen o ki yakın bir gelecekte anne babaların embriyolarını çok çeşitli özelliklere (uzun boy, yeşil göz, müzik kulağı vb.) göre taratması ve doğru genlere sahip embriyoların ana rahmine yerleştirilmesini talep etmeleri rutin bir işlem hâline gelecek. Eğitim hayatları boyunca sayısız sınava giren çocuklar, dünyaya gelebilmek için bile yeterlilik sınavını geçmek zorunda kalacaklar.

Yaşadığımız çağı dikkatli okursak bundan kaçınmak mümkün görünmüyor. Kimi işletmelerin sağlık sigortası ve verimsiz çalışma ihtimalini hesaplayarak bazı genetik hastalıklara yakalanma potansiyeli taşıyanları istihdam etmedikleri biliniyor. Bugün, sigorta şirketlerinin primleme sistemlerini de etkilemekte olan bu uygulamalar, Platon’dan bu yana, bazen aralık duran, kimi dönemlerde ardına kadar açılan, fakat hiç bir zaman tam kapanmayan ögenizm kapısının önüne getiriyor bizi. İnsan soyunun bilimsel olarak iyileştirilmesi şeklinde açıklayabileceğimiz ögenizmin bir ucu da ırkçılığa varmaktadır. Akımın önde gelen savunucularından olan Francis Galton, Darwin’in kuzeni. Darwinizm, rekabeti, mücadele sayesinde en iyilerin hayatta kalacağını savunurken, Galton sosyal ve siyasi amaçlarla “en güçlü ırklar”ın sistematik olarak geliştirilmesi taraftarıydı.  

Ülkelerin büyük boyutlarda kaynak ayırdığı Genom projesiyle ileri yaşlarda kansere veya Alzheimera yakalanıp yakalanmayacağımızı, hastalık tipine göre vücudumuzun hangi ilaca cevap vereceğini öğrenebileceğiz. Peki, bu bilgiler kişiye özel kalacak mı? İşe girerken, evlenirken, belki okula başlarken genetik kirli çamaşırlarımızı paylaşmak zorunda kalacağız. Çocuklarımızı ve torunlarımızı da etkileyecek olan değiştirilemez özelliklerimizle ilgili bilgileri, aleyhimize delil olarak kullanabilecek kişilere teslim etmek zorunda mı kalacağız?

Bugün korktuğumuz, destopik bulduğumuz uygulamalarla bizi barıştıracak olan gene bilimdir. Ağır hastalığı olmayan bir çocuğa sahip olmak, gebeliği önleyebilmek, çocuk düşürme hakkı, yani iyi anlaşılmış bir ögenizm, hem bireyin hem de toplumun hakkıdır. Bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle arttığı düşünülen sorunların çözümü de aynı yoldan gelecektir.

Beni Asla Bırakma
Kazuo Ishiguro
Yapı Kredi Yayınları

0 yorum:

Yorum Gönder