AZİL / GÖZDE KOCAMAZ

Hayır esrarengiz bir şekilde hayatıma girmedi Azil, unuttuğum tozlu sandıklardan ansızın çıkmadı karşıma ya da arkadaşlarımdan biri evimde unutmadı ki bende onu günlerce vermeyi unutayım ve günün birinde o kadar gözüme batmış olsun ki dayanamayıp okumaya başlayayım. Hayır, hayır bunların hiçbiri ve daha niceleri olmadı.
Yazarın kredisi büyüktür bende, bu krediye istinaden, bedenime yapışmış pijamaları çıkardım, hepsi ütülü ve düzen içindeki kıyafetlerimden güzel olduklarını düşündüklerim arasından seçim yaptım, bedenimi makyajladım, günlerdir buluşmadığım temiz hava ve yorgun sokaklarla randevulaşıp dışarı çıktım. Kitabevine gittim ve raflarda bile gezinmeden, danışmadaki kıza “Hakan Günday’ın Azil’ini alabilir miyim lütfen” dedim. Yağmurdan, çamurdan, sıcaktan, soğuktan, bakıştan, gülüşten koruyarak kitabımı, saçlarımın bile rüzgârda bozulmasına aldırmadan koşar adım evime geldim. Ve kendime, ve kitaplığıma, ve dünyama bir Hakan Günday kitabı daha kazandırdım.

“deha ve delilik arasında seyreden bir hayat...”

Bir Hakan Günday kitabına daha başlamak için gerekli ritüellerimi gerçekleştirdim. Dizginlenmemiş bir merakla sayfaların arasına dalarsam, nefesimi yetirebilmek için kelimelerin üzerinden, sağından, solundan hoplaya zıplaya sona ulaşmaya çalışacağımı bildiğim için öncelikle nefes çalışmalarımı yaptım. Bu sefer, karakterlerin arasına karışıp “asil” kendimi unutmamak için ismimi ve beni özetleyecek birkaç kelimeyi kâğıtlara yazıp evin farklı yerlerine yapıştırdım. Kelimelerin sayfalara yaptığı baskıyı daha da ağırlaştırmamak için renkli renkli, çeşit çeşit kitap ayraçları arasından kitabım ve benim ruhuma uygun olacağına inandığım bir tanesini seçtim. Evin çeşitli bölgelerine farklı renklerde kalemler bıraktım ki beğendiğim bölümlerin altını çizeyim ya da bir yerlere not edeyim. Vesaire vesaire...  

“Asil Yaşayan, Adil Ölmez”

Ve tanıştım sonunda, benzerine az rastladığım, ama bazen benzerim sandığım karakterle. Bazen onun sesinden dinledim hikâyeyi, bazen karıştırdığım mektuplardan öğrendim, bazense sürekli değişen bir anlatıcının sesine teslim oldum. Kare kare fotograflar çektim ve çektirdim sayfa aralarında; kaldırdım kitap albümümün şeffaf kâğıtlarının ardına. Satır aralarına kendi cümlelerimi yerleştirdim. Kimi zaman okuduğum satırları ben yazsam aynen öyle yazardım, dedim; kimi zaman da okuduğum satırların yazılmış olmasına bile inanamadım.

“Düşünce şeytan'dan, davranış tanrı'dandır.hangi düşüncenin davranışa dönüşeceğine karar verense insan'dır.”

Sonuç ise çok güzel bir yemeği bitirdikten sonra damakta kalan tadın büyüsünde, yemeğin keyfini çıkartırken geçen anları şimdiden özlemek gibi bir şeydi.

Aslında aklımda bir sürü cümlem vardı bu kitabı yorumlamak, anlatmak için ama yazmaya başladıktan sonra hiçbiri istediğim etkiyi yaratmayacakmış gibi geldi bana; hiçbiri ne demek istediğimi tam olarak yansıtamayacakmış gibi. Bu sebeple “Azil’le benim” hikâyemi anlattım size. Ama en azından şunu söyleyebilirim; kitabı okumadan önce seçtiğim ayraç, kitabımla tanışamadı bile ve renkli kalemlerimi her istediğimde kullansaydım kitabım rengârenk bir kitaba ya da not defterim, kitabın birkaç satırının eksik olduğu bir el yazısı kopyasına dönüşürdü.

Uzun lafın kısası; Azil, herkese kendi hikâyesini anlattıracak benzersiz bir kitap.  


Azil
Hakan Günday
Doğan Kitap

3 yorum:

kitabı okumadım ne kadar iyi bilmiyorum ama kesinlikle çok başarılı bir yorum olmuş...

Destekleyici yorumun için çok teşekkürler. Kitabı okuma fırsatı bulursan ya da bu fırsatı kedin yaratırsan, kitap hakkındaki yorumlarını da paylaşmanı çok isterim. Bu fırsatı yaratman dileğiyle....

Yorumunuzu çok beğendim ben de bir okuryatar adayı olarak yorumlara katılmak istiyorum ancak ne yazık ki okuduğum kitaplarla ilgili konu açılmamış. Kendi konumu açmak istiyorum ancak bu kadar başarılı yorumlardan sonra tekrar gözden geçirmem gerektiğini farkettim. En kısa zamanda bu kitabı da okuyup yorum yapmayı umut ediyorum.

Yorum Gönder