BEHİCE / DUYGU CERİTOĞLU

Behice Boran’ın ismini ilk kez 2010 yılının Mayıs ayında duymuştum. 62 yıl önce siyasi görüşü yüzünden Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde Sosyoloji doçenti olarak öğretim üyeliği yaparken görevinden uzaklaştırılmıştı. Şimdi aynı DTCF’de doğumunun 100. yılında bazı etkinliklerle anılıyordu. Çok ilgimi çekmişti. Kimdi Behice Boran? Hani bir şeyi çok istersiniz ve beklemediğiniz anda karşınıza çıkar ya, benimki de öyle oldu. Haziran ayında, bir hafta sonu kitabevinde başka bir kitap ararken karşıma çıktı Emel Koç’un Behice’si.

Kitabın yazarı Emel Koç hakkındaki bilgiler şöyle: Ankara'da doğdu. İlkokulu Ankara'da bitirip öğrenimine İstanbul'da devam etti. Çapa Öğretmen Okulu'ndan sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nü bitirdi ve öğretmen olarak başladığı çalışma hayatına mimar olarak devam etti. 1993 yılında TRT'de yayınlanan Adnan Saygun, Sedat Hakkı Eldem, Füreya Koral, Semiha Berksoy, Seyyan Oskay, Cevad Memduh Altar, Ali Numan Kıraç gibi pek çok cumhuriyet kuşağı temsilcilerinin yaşamlarını konu alan, “Cumhuriyet'e Kanat Gerenler” belgeselinde metin yazarlığı yaptı. Aynı zamanda Aliye Berger biyografisi olan “Alyoşa” ilk biyografi kitabıdır.

Behice, bir devrimci, bir kadın, bir anne diyor, Emel Koç.
Behice Boran’ın biyografisinde beni en çok çeken taraf, Behice Boran’ın Amerikan Koleji’ni (birincilikle) bitiren ilk Türk kızı, ilk kadın sosyolog  ve Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden olmasıydı. Bu özelliklere sahip bir insanın üniversiteden uzaklaştırılan ilk kadın öğretim üyesi, parti genel başkanlığını yapan ilk kadın, TBMM ve Avrupa parlamentosunda ilk sosyalist Türk kadın milletvekili olması ayrıca beni çok etkiledi.


Kitap, biyografi olmanın yanı sıra, Behice Boran’ın neredeyse tüm ömrünün siyaset içinde geçmesi sebebiyle TİP’in (Türkiye İşçi Partisi) tarihçesini, o dönemin siyasi ortamını ve orada yaşananları tüm açıklığı ile sayfalarında içeriyor.  

Behice Boran 1910 yılında Bursa’da dünyaya geldi. İleri görüşlü babası sayesinde eğitimine, özellikle yabancı dil öğrenmesine önem verildi. 1914 yılında patlak veren Birinci Dünya Savaşı sebebiyle Bursa’dan İstanbul’a göçtüler. 1931 yılında Amerikan Kız Kolejini birincilikle bitirdi ve İstanbul Üniversitesi’nde felsefe okumaya karar verdi. 1933 yılında eğitimini yarıda bırakarak Amerikan Kız Koleji’nde ve Manisa Orta Mektep’te İngilizce öğretmenliği başladı. 1934 yılında ABD’ye giderek Michigan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde burslu olarak doktora yaptı. 1939 yılında AÜ DTCF Sosyoloji Bölümü’nde doçent olarak göreve başladı. 1946 yılında Nevzat Hakko ile evlendi. 1948 yılında siyasi görüşü nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldı ve İstanbul’a taşındı. Eşi Nevzat Hakko ile birlikte Tercüme bürosu açarak geçimini sağlamaya çalıştı. 1951 yılında oğlu Dursun dünyaya geldi. 1961 yılında Türkiye İşçi Partisi kuruldu ve Behice Boran 1962 yılında partiye üye oldu. Bu tarihten itibaren Behice Boran’ın aktif siyasi yaşamı başladı. 1965 yılında TİP Urfa milletvekili olarak meclise girdi. 1970 yılında TİP Genel Başkanı seçildi ve tutuklanmalar, parti kapatmaları yeniden örgütlenmeler ile geçmiş 9 yıl…

1 Mayıs 1979’da Behice Boran 69 yaşında iken Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı’dır. İstanbul’da sokağa çıkma yasağı varken bu uygulamayı protesto etmek için yasağın, işçi sınıfının hak ve özgürlükleri uğruna yıllardır verdiği mücadelenin kırılması anlamına geldiğini açıklar. Bir yurttaş olarak Taksim’de olacaktır. Partili arkadaşlarıyla DİSK’in önünde buluşup Taksim’e yürüyüşe başladıklarında, ilk polis dipçiğini yiyen odur. Yere düşer. Beyaz saçlı kadın çarpar polislerin gözüne. Zorlukla ayağa kalkar. Polisler evine götürmek ister. Reddeder. Arkadaşlarını yalnız bırakmayacaktır.
Tutuklanır. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’ndaki duruşmada hâkim karşısına çıkarılır.


Hâkim sorar: Çıktınız mı?
‒ Çıktık.
‒ Ne yapacaktınız?
‒ Taksim’e doğru yürüyecektik.
‒ Peki neden çıktınız?
‒ 1 Mayıs emeğin bayramı, mücadele günüdür. Biz de o sınıfın partisiyiz, çıktık.
‒ Nereden çıktınız?
‒ Merter’den çıktık.
‒ Nereye gidecektiniz?
‒ Taksim’e.
‒ Merter neresi Taksim neresi, uzun yol, siz yaşlısınız, nasıl gideceksiniz?
‒ Dinlene dinlene...

Satır aralarındaki detayları doldurarak yukarıdaki olayı aktarmış Emel Koç.

“Bir insan yaşadığı hayatın insanıdır” diyor Behice Boran.

12 Eylül 1980 askerî müdahalesiyle gözaltına alınan Behice Boran 70 yaşındayken yakınlarının ısrarları sonucu yurtdışına gitmek zorunda kalır. 1981 yılında “yurda dön” çağrısına uymadığı için TC vatandaşlığından çıkarılır. 1987 yılında Brüksel’deki evinde kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yumar. 1965 yılında parlamenter olması sebebiyle avukatlarının talep etmesi sonucu TBMM’de onun için tören yapılır ve Zincirlikuyu mezarlığına defnedilir.

Bir kadın olarak eşini her zaman kıskanan Behice Boran, bunu dile getirmekten de asla çekinmez. Bir anne olarak son zamanlarında oğlu Dursun’a olan hasretini her zaman dile getirmiştir ve tek dileği evlenmesidir. Necla Fertan, bir anısını şöyle anlatır: “Ne zaman Brüksel’e gitsem oğlunu sorardı. Ben ona bir iki yalan söyledim. Biliyor musunuz, Dursun’un çok iyi bir kız arkadaşı var dedim. Bunu söylediğimde ne kadar sevindiğini anlatamam size”.   

Schopenhauer’ın dediği gibi, “Mutlu bir yaşam imkânsızdır. İnsanın yapabileceği en güzel şey kahramanca yaşamasıdır”.
Behice Boran da kahramanca yaşadı, kendi bildiği doğrulardan asla vazgeçmeyerek.


“Eğer bir şey yapılacaksa, onu iyi yapmak gerekir” diyen Behice Boran’ın yaşam öyküsü inandıklarımızın peşinden gitmemiz gerektiğine ve istersek her şeyi başarabileceğimize bir kanıttır.

Behice
Emel Koç
Destek Yayınevi

0 yorum:

Yorum Gönder